28 Mayıs 2012 Pazartesi

hestayım çorbam nerde ?

kulak asmayın,ağrıyan boğazımın gazıyla sarfettiğim cümlelere.

hastalıklar devam ediyor,   felaket tellalı gibiyim son günlerde zaten,haber verip kaçıryorum.   tam bu sene hasta olmadım derken,   önce evin içinde düştüm ,salakça hem de.    ayağımı kaldırmam gereken yerde beynim ayaklarıma emir göndermedi zannımca ki;    lobut gibi devriliverdim.   tutunmaya çalışsam da ne mümkün ?     bir baktım yerdeyim. sonrası şekil değiştirmiş ayağımla bakışıverdik.
hastane felan derken ,   buz küpleriyle sarmaş dolaş yattım bir iki gün.    gözüm açılmışken bir pazara gideyim dedim .   hani malum hepimizin sezonluk çorap çamaşır alışverişi için,üşütmüşüm ki öksürük tıksırık başlayıverdi.
kızıma her geldiğinde bir iki sürpriz yaparım, minik şeyler işte ;



meselenin vehametini anlamamışım ki,lise arkadaşlarımı ağırlayasım geldi.  şak ! diye ertesi gün yataktayım.o gün bugündür böyle.
bugün biraz açıldım da sohbete gittim,iyi ki de gitmişim.   dünyadaki bütün kötülüklerin babası olan ırkın hakettikleri belayı bulacaklarını öğrendim ,soğuk soğuk sular  sular serpildi yüreğime.

ah sohbet grubumuzun  çaçaronundan bahsetmeliyim size;    geçen hafta yediği herzeden de.
bu hatun hanım hanımcık gözükmekle beraber,   sohbeti kaynatmakla muhalefet olmak arasında gidip gelmekte aslında düzenli bir öğrenci.lakin baştan beri kanım ısımamaktaydı kendisine,bak sebebi varmış işte. hocamız takva ehli olmakla beraber,asri gelişimlerden ve haberlerden asla uzak olmayan bir bayan.aynı böyleydi çemkirirken;


bir ara memleketi birbirine düşürenlerin neseplerinden bahsederken ,bizimki bir hışımla söze karışıverdi.sanırsın ki , onlardan.   halbuki iktidara hasret kalıp da ,   ağzı köpürenlerdenmiş ki,ne söylediğinin, daha önemlisi nasıl söylediğinin farkında değil.  hoca hanım,islami terbiyeyi nasıl da sindirmiş içine;  hiç uymadı onun tükürüklü sataşmalarına,tatlılıkla halletti meseleyi, asla ve asla yapamayacağım şeklide.
ah hasta yatağının vazgeçilmezleri;



ayıplayan ve hor gören bakışlarım çarpmış ki gözüne ,surat asılan oldum bugün.terbiyesiz biri olsaydım diyecek lafım vardı,   lakin bloggerde küfredip rahatlayanlardan değilim.
hani hiçbir şey sebepsiz olmazmış ya;    islamı hayatına uyarlamanın ne demek olduğunu ve insanların nasıl bir anda değişebildiğini öğretti bu olay.sevmiyorum seni insanoğlu,çok kaypaksın bea !

25 Mayıs 2012 Cuma

yine ara verdim epey.     sanırım düzenli yazma alışkanlığını kaybedip , blogger gözlüğünü çıkarınca insan,ipin ucunu kaçırıyor.

sömestr tatilinden beri,    oğlumun zayıfları  düşüncelerimin çoğunu kapladığındandır ki,  kendimi adeta  yarım kapasiteyle çalışan makine gibi hissediyorum.    sadece mecburi aktivitelere devam; evi topla ,yemek yap ,yat uyu,kitap oku ,üzül üzül..


yapım itibariyle,    üzüntümü içimde şişirip,    balon yapamadığımdandır ki,yerli yersiz ağzımdan zıplayan kelimelerle ,   ortamı germekte olup,   buna ket vurmaktan acizim.

ah nasıl da sabredip yeri geldiğinde sonuca uçan atışlar yapan biri olmak isterdim.
ya da gamsız bir teyyare..

görsel

7 Mayıs 2012 Pazartesi

ya da

hiç oturduğunuz koltuğun battığını hissettiniz mi ?   ya da ne arıyorsun burada diye,   nerdeyse dile geldiğini ?
ya da soluduğunuz havanın,  ciğerlerinize adeta isteksizce girdiğini ..
bazen öyle ortamlara girersin ki, -isteyerek ya da istemeyerek-   orası  git ! diye ciyaklar adeta;   ruhunla duyarsın bunu.

bunun sebebi; ordaki insanlar belki negatiftir sana.    lisan-ı halleri ne kadar kibarsa ,   duyguları da o kadar uzaktır.    tüm kalpleriyle sensizliği istediklerindendir ki ; sohbet zoraki ve alabildine samimiyetsizdir.
ya da insanlar çok zıttır benliğine.   onlar kendileri çalıp oynarken,  mütemadiyen sorarsın kendine ne işim var burda diye ?


ben'le başlayan cümlelerin,   enaniyet dalgalarından boğulmamaya çalışırken,  terke-i diyar eylememenin iki sebebi vardır zannımca;
epey çaresizsindir ,  ya da insan lakırdısına susamış .lakin bilmezmisin ki ,bünyene yabancı madde girdiğinde hasta eder seni atana dek.
ya da vicdanının sesini yok sayacak kadar inatçısındır, illa kalacağım diyerek kabullendirme savaşı verirsin.

behey gafil ! bilmezmisin ki seni ordan iten sinelerin en dibinde gıbta saklanmış ve nefes almaya çalışmaktadır. vicdanı boğmaktansa ,yalnız olmak daha evla değilmidir ?

hem yalnız olmak bu durumda daha evla değilmidir ?


görsel

2 Mayıs 2012 Çarşamba

ahvalimiz ..

kürkçü dükkanına uğramaya karar veren Neval  anlatıyor;


annem,   kısa bir müddet için evine gitti,hastalanınca yine aldık bize.   yaşlanınca insan havadan nem kapıyor biline..
birbirimize epey alıştık,  evde üçüncü kuşağın olması da güzel his,  lakin ergenimle yaşadığımız kaçınılmaz sürtüşmelerde ,    ister istemez taraf tutunca ,ödüm patlıyor kalbi kırılacak diye.
işte o anlarda aklıma ,onların yaşlarında annemle tartışırken anneannemin de müdahil olduğu geliyor,  demek her şey sırayla yaşanıyor diyorum.



minik kızım stajını bitirdi, evde tembellikte.    avareliğindendir ki, tv' de her gördüğü tarife sulanıp, başımı şişirmekle,    kardeşine sataşmak arasında gidip geliyor amaçsızca.   azıcık da babana takıl desem de, şakayı seven birine sataşmak hiç zevkli değilmiş.

kaynanam bize gelmek için, aneyin gitmesini bekliyormuş :((    bense azıcık kafamı dinlemeyi :(
yazın olan sürtüşmeden sonra,  gelmez diye düşünüyordum oysa. ya yüzsüzlük edecek kadar istanbula gelmek istiyor,   ya da soğukluk girmesini istemiyor .   nasıl davranacağımdan emin değilim. tek bildiğim; bir dahaki gidişimde surat asarsa bavulumu toplayıp eve geeleceğim.
insan bir yaştan sonra ya pervasız oluyor ya da tırsık


bahar ayı en çok bekleyip , kararlar almak istediğim zaman dilimi olmasına rağmen,  en verimsiz geçirdiğim mevsim maalesef.   yeni başlangıçları ne kadar istesem de,aniden ortaya çıkan sorunlar zihnimizi alabildiğine meşgul ederken,   bir yandan da takatsiz düşüren halsizlikle boğuşuyorum.
mevsim yorgunluğu diye geçiştirmek istediğimde ,gitmediğim doktor randevum geliveriyor aklıma