30 Ağustos 2010 Pazartesi

yorumsuz

Kılıçdaroğlu'na: Hani kul hakkı yemiyordun?
Kemal Kılıçdaroğlu'nun havuzlu villası olduğunu ve SSK genel müdürlüğü döneminde 71 akrabasını işe aldığını ortaya çıkaran Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, CHP lideri hakkında yeni iddialar gündeme getirdi:Dün CHP lideri ile ilgili yeni iddialar ortaya attı.

Kanaltürk televizyonunda Politika Pazar programına canlı yayın konuğu olan Gökçek, Kılıçdaroğlu'nun SSK genel müdürlüğü dönemine ait bazı belgeleri paylaştı. Buna göre Kılıçdaroğlu, yurtdışından ithal edilen 25 dolarlık kalp stentlerini, kuruma 2 bin 450 dolar gibi fahiş fiyatlara mal etmiş. Ayrıca 900 dolarlık bir kardiyoloji cihazı da 4 bin dolara alınmış. Bu bilgileri, dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan tarafından hazırlatılan raporlardan aktaran Gökçek, CHP liderine hitaben, "Mitinglerde 'Kul hakkı yemeyeceğim, bizim boğazımızdan haram lokma geçmedi.' diyen Sayın Kılıçdaroğlu, hangi dürüstlükten bahsediyorsun?" diye sordu.

29 Ağustos 2010 Pazar

kurs meconları

üniversiteye giderken    2 yıl      bitirince de    1 yıl    kuran kursunda yatılı kaldım      ilk iki sene otel gibi kullandığım için     pek bir şey öğrenemedim     hafta sonları da     eve kaçmaya çaılştığım için   o bir sene de ise     kuranı kerim okurken manasını biraz anlayacak kadar      arapça         harfleri doğru çıkaracak kadar tecvid öğrendim


   kursta    250 kız öğrenci vardı    ,   çoğu ilkokulu bitirip gelmiş     ve hoca olma amacını taşıyordu      ben ve arkadaşım emine     19 yaşında   ve ilk defa otoriteyle tanıştığımız için   kurallara uymak zor geliyordu biraz           mesela arka avluda bir bakkal varken       neden gidip çikolata almayayım ki ?        (  o çikolatayı    eteğimin beline saklamıştım da    eriyip rezil etmişti üstümü   itaatsizliğin cezası işte )         hafta sonları eve gitmek için,     taa bakırköyden ailemin gelmesini beklemek ise     saçmalık değilmiydi  ? (  hele pazartesileri kendi başıma dönüyorsam )      bu yüzden arkadaşlarımı ziyarete gelen    anne babalarıyla benim izne çıktığım çok olmuştur       ne deyip ikna ediyordum idarecileri kimbilir ?      biraz da müsamaha ediyorlardı bize  ;     çünkü tek üniv.mezunu bizdik     ve    bizi hoca yapmak  istiyorlardı

tabii bu görmezden gelmenin bir sebebi de    kıymetli emine hocanın     kıymetli talebeleri olmamızdı       kimse bizden hesap soramıyordu,    biz de bunu sonuna kadar kullanıyor      herkes akşam ders çalışırken    kursun yangın merdivenlerinde geziyor,    gizlice bavulhaneye çıkıp   çene yapıyorduk       ne mi konuşuyorduk ?  tabiki erkekler        emine nişanlıydı , ben de    istemem yan cebime koy erkekimle sözlü gibiydim      ehh laf bitmez tabii

bir gece yağmur çiseliyor,     ne yaptık ettik     kursun damına çıktık,    orada oturduk,   şarkılar söyledik birilerini özleyip,    ahh çektik      benim yükseklik fobim olmasına rağmen       öyle bunalmışız işte                bir teyzemiz vardı    ;   kızların ihtiyaçlarını getirirdi dışardan        onunla bir grup kızı,   dişçiye gönderdiler beşiktaşa          biz dururmuyuz  ?        hemen ağrıyan dişler icat ettik,     takıldık peşlerine     teyzeyi de kafaya aldık       beşiktaş çarşısını turladık        ilaç gibi gelmişti o zaman


en çok yaygarayı      kursun sömestr tatiline çıkmayacağını öğrenince    çıkardık       ağla    ağla   gözlerimiz şişti         yarebbim       sanki dünyanın sonu gelmişti        tabii hocamız dayanamadı      ve bizi gönderdi     okka kişinin içinden    , sadece biz gidince      diş gıcırdatmalar artmış,  imtiyazlı  talebeler     diye adımız çıkmıştı

otorite tanımıyorduk asla        hocaların gözüne baka baka konuşuyor  çekinmiyorduk  hiç          niye çekinelim ?       hepsi bizden küçüktü  ve pek azı mütevaziydi    ama     emine hocanın sevgili talabeleri olarak dokunulmazlığımız vardı     ve sonuna kadar kullanıyorduk bunu        sevgili hocam  hoca sıfatını taşıyabilen nadir insanlardan       bazı hocaların yaptığı gibi,     zengin fakir ayırdetmez     herkese aynı samimiyetle yaklaşırdı     sonunda      beni evlilik yoluyla yanına aldırmaya çalıştı      ama lakin çok geç olmuş gönül çoruma doğru uçmuştu bile

erkekim,    o zaman okulu bitirmiş,    memleketinde çalışıyor     15 günde bir istanbula ziyarete geliyordu     izin dönüşlerinde     genellikle beraber olurduk          hiç unutmuyorum;     bir gün üsküdarda minibüs bekliyoruz bir ara kayboldu      geldiğinde elinde katlanmış gazete vardı         acele acele        al bunu çantana koy dedi   o ne ki    ?   diye   baktım   ;kırmızı güller         serde delikanlılık var,     açıktan veremiyor     ehh     aşk var  vermek de istiyor
ilk güllerimi    böyle gizlice aldım işte        üsküdara  böyle düşkün olmamın sebebi     belki de bu .


sene sonu geldi,   sınav oldum       kazanırsam 1 sene daha okuyup,    hoca olacağım      millet 4, 5 sene okuyorda oluyor       ama dedim ya   ;    kararlılar yapacaklar beni       hiç çalışmasam da soruların çoğunu bilemesem de geçirdiler

o zaman dedimki  aileme  ; ben hoca olmayacağım     ,  seneye de gitmeyeceğim       bayağı sorun çıktı,  sonra işe girdim de kurtuldum     insanın    hayatındaki dönüm noktası olan     kararlardan biriydi bu   değerlendiremedim

  bize diyorlardı ki ; bu seneleri arıyacaksınız       gözümüzü aşk bürüdüğünden asla diyorduk      taa ki çocuklar büyüyüp,     kendimizi hesaba çekicek zaman bulana kadar    

şimdi diyorum ki   ;   eğer 1 sene daha okusaydım ,   ahiret için kayda değer bir şey yapmış olurdum      birilerine birşeyler öğretirdim      onlar  bayrağı devam ettirdikçe,     amel defterim      Allahın izniyle hiç  kapanmazdı       millet bunun için çeşme felan yaptırıyor

ailem imkan tanıdı       elinden geldiğince okuttu      bizse  kızımı sadece bir kaç yaz tatilinde  gönderebildik   oğlum ise,    iğne sorunu yüzünden    yatılı kalamıyor hiçbir yerde         onları başlarının çaresine baksınlar diye hep eğitime yönelttik     en önemlisini unuttuk galiba     en büyük korkum  arkamızdan bir yasin bile okuyamamaları

hadi bir dua ;

mevlam cümlemizi       amel defteri kıyamete kadar     kapanmayanlardan eylesin


not:   mecon  kaynana diliyle  macera demek oluyor

28 Ağustos 2010 Cumartesi

organik morganik

6 yıl önce babamı kaybettiğimizden beri    organik takıntım olmuştur


zaten amway kullanıcısıydım  ;   bu olaydan sonra   bütün ürünlerin ,   deterjanlarından     tut cilt bakımıma kadar,   hepsinin kullanıcısı oldum      memnun olmadığım ürünü yok gibi       ürünler konsantre olduğundan hesaplıyorum  ;    piyasadakiyle aynı fiyata geliyor      artısı da sağlık ve kapıma kadar gelmesi      satış yapmıyorum çevreme        sadece kendi ihtiyacımı alıyorum

sevgili yaseminin blogunda ,     organik ürünler satan bir marketten bahsedince   ;   tamam   dedim   yediklerimiz organik olmalı ve araştırmaya başladım  ki ;    mevlam karşıma çıkardı  bir   dut masalında          burasını   pınar hanım ;   kibar ve sorumluluk sahibi bir insan       organik tarımı bilinçli yapıyor      bir mail listesi var  ;    kendisine mail attığınızda     o listeye dahil oluyorsunuz     ve    size her hafta  ürünlerin listesini gönderiyor       sipariş verdiğinizde  ;   iki gün sonra kargo kapınıza getiriveriyor      kargo ücreti belirli tutarın üstünde olursa   , fazlasını pınar hanım karşılıyor     daha ne isteriz ?       ambalajına kadar öyle özenli ki   tamam pazardan aldığınız fiyata belki alamıyorsunuz     ama   bu zamana dek yediğimiz ilaç kokulu domateslerden  sonra       pınar hanımınkiler  mis gibi geliyor,     salatalıklar  çıtır çıtır

  hele     bir fareden daha fazla     peynire düşkün  olduğum için    peynirlere  önyargılıydım   her peyniri yiyemem       hem koyun olacak,   hem kokmayacak,   hem de sert olacak       çiftliğin ezine ve tulum  peynirine bayılıyorum ,   herkese de tavsiye ediyorum      sağlığın geri dönüşü yok     çul çaputa vereceğime yediğime veririm       tatlı tatlı yerim demi ?



hem de    pazarda çürük çarık kavgası yapmam      dilenciler tarfından da dürtülmem       yahu sanki yolumu gözlüyorlar      ne zaman meyvacıya gitsem    omuzumda peydahlanıyor miskinler       mafya bunlar herhalde kimsenin sesi çıkmıyor      bunlar gibiler yüzünden gerçekten ihtiyacı olanı  ayırdedemiyoruz
  ahh  bir de meyveci macerası var ;   arada pazara giderim   ama dönerken hep pişman olurum    ahdederim bir daha gidersem diye     kakaladıkları çarık çürükleri görünce evde        sebzecide de böyleydi   meyvacıda da  
bir şey diyemiyordum      goncam zaten başımda dikiliyor  ; şu kaça ya da 1 kilonun haricinde     bir laf ettirirmi ?     bir oldu,   beş oldu


      yalnız çıktığım bir günde  sebzeci çocuğa dedim ki ;  kaç yıldır hep senden alıyorum       bir kere de   kötü koyma poşete       bir utandı      o zamandan beri o tezgahtaki çocuklar,      bırak tezgahı,    hep kasadan    tek tek seçiyorlar      bazen de abla o yaramaz sana    diyorlar   dı      ta  ki organik tarım çiftliğiyle tanışana dek       şimdi sadece kıvırcık ve limon alıyorum onlardan     çünkü en güzel ürünleri bile  çiftliğinkilerle boy ölçüşemiyor
aynı gün    tam meyvacının önünden pas geçiyordum ki,    satıcı dedi   ; abla çok güzel elma var       hışımla döndüm   ;     hıı güzel,    ama benim poşetten çıkanlar öyle değil         aa    olurmu abla   ?   dedi biz sana iyisini verelim     adamına seslendi  ;     ablaya ver iki kilo          yüz buldum ya  yapıştırıverdim cevabı  ;   asla o vermesin,    o kötüsünü veriyor meyvanın          o zamandan beridir de,      gelince kırmızı halı sermedikleri kalır bir tek      zavallılar kirazı bile tek tek seçip veriyorlar


  
                                      cadı mıyım neyim yoksa ?

cümbür cuma

cuma günlerini pek bir severim         hele cuma pazarına gitmeyi            ehh       bir de cerrahpaşa randevularım      cuma gününe kayarsa         oh oh         o yüzden asık yüzlü doktorum  haşimoto için    yarın gel deyince    ( sıkıysa gitme )    uça uça gittim

hemen  minnoşumla planlaştık ;      sabah erkenden otobüsle      ( evet maalesef en çabuk öyle gidiliyor tem den )    hastanedeydim         otobüs o kadar doluydu ki  ;      çift katlının merdivenlerinde gittim        hastanede birkaç kere kaybolduktan       (  yön duygum sıfır maalesef ;bu yüzden goncam sen araba kullanamazsın diyor )     sonra işlerimi tamamladım         tabiki bitmedi ;       en az iki kere daha gitmem gerek şimdilik

sonra kara kuzumu aradım;     hadi gel diye           o gelene kadar     pazarı şöyle bir turladım       saat 9 -10 arası    ne kadar rahat ve gezilesiydi          bir tezgaha yanaştım binbir zorlukla baktım  ;     kadınlar asker gibi nöbette         tezgah boş          vardır bir hikmeti deyip   bekleyince ne göreyim ;     satıcı kolilerden şıngır mıngır bişeyler çıkarır çıkarmaz,     kadınlar kapışıp alıyor           çoğu tabak fincan  1 tl       bunlar da nasibime düşenler ;


millet takım düzüyor kendine          hatta her hafta gelip,    pazarcıyla kanka olanlar da var         yani tamam da ucuz diye,    bu kadar yığmanın ne anlamı var ?      bir tane misafir için ,    iki tane de altı kişilik takım yetip artıyor işte            millet alıyor da alıyor         sonra da onları sığdırmak için dolap lazım ,      onları temizlemek için de zaman         kendi kendimizi sabote diyoruz

bunları da beğenerek aldım      ;mutfağa da uydu     mis gibi           fiyatı da öyle 6 tl


kendimi alkışladım bugün           ihtiyacım olmayan albenili ,   cicilere prim vermedim hiç         kızıma yurttaki odasında giymesi için,    pofudukları aldık  5 tl


yurt bu sene açılacakmış       bize gezdirdiler  ;    odalar iki kişilik         beş yıldızlı otel odası gibi ;      bazalı yataklar,    banyolu    ,dolaplı             mobilyalar koleksiyondan           her katta mutfaklı oturma salonları  sanki okul değil de     tatil kampı mübarek

 kurcalaya kurcalaya bunu bulduk ;   3.5 tl


bunu pazar çıkışında      bir çantacıdan aldık       ikimizde beğendik ; 40 tl


pazarı çin malı çantalar işgal etmiş      yüzüne bakmadığınız çantalar     30 tl den başlıyor

çanta konusunda ister züppe deyin,   ister seçici sadece deri kullanıyorum       suni deriler pek hitab etmiyor

ama gençler çok seçici değil .     bu yüzden genç omuzlarda abuk sabuk tasarımlar görüyoruz
ama bunu severek aldık        hele o ayıcığın albenisi ...
bakmayın öyle masum  durduğuna     10 tl       pazarlık kuşu teyyare     bir kuruş bile indiremedi


sonra iyice yorulan ayaklarımızı    bakırköy otobüsünde dinlendirdik 
gittik  , çünkü kitaplarımız bizi bekliyordu  ;
kitap alışverişimiz bittiğinde      kendimizi klimalı otobüsümüze attık      ve 1 saatte evdeydik

son 20 dakika zordu       yorgunluk ve susuzluk birleşince       her yere kendim giderim deyip zıplayan teyyare bir karar aldı ;

artık iki üç mahalle yapılacağı zaman,     goncayla gidilecek    ya da çok çalışılıp zuzu alınacak bir an önce





eve geldiğimde,     kıvrandıran baş ağrısı yeni karara imza attırdı ;  zuzuyu alana kadar yollarda helak olucam yahu   

         boş ver   her yere goncayla git olsun bitsin



26 Ağustos 2010 Perşembe

yemekte miyiz ?

biz çocukken     ( bak yine nostalji )



yemekte konuşulmaz derdi, anne babamız       sonra öğrendikki;      şişkinlik yapıyormuş konuşulunca,   fazla hava yutulduğu için

besmelesiz yemezdik;    annem istisnasız   her öğünde hatırlatırdı çünkü

derlerdi ki;    iyi çiğneyin lokmanızı, ağzınızı açmadan         her lokmanın 20 kere çiğnendiğinde ,   kilo yapmadığını öğrendim      diyet yaparken

yemek beğenmemek diye    bir kavram yoktu soframızda       sıkıysa beğenme      babam bir bakardı ; öğürmemeye çalışarak,   kılçıklı fasulyeleri yutmaya çalışırdım         ( ahh o zamanlar niye öyleydi fasulyeler ? bu konuda tez bile hazırlayabilirim )

hele hele misafirlikte   yemeği beğenmemek ?      aman yarebbim !        popona sağlam    iki şaplağı hakederdin

şimdi hala ayıp,    burun kıvırmak          sana çok uzak bir yemek mesela ?       doydum dersin en son çare ; iştahını kabartan    kısıra bakmamaya çalışarak



pekala ,     bu abuk yarışma da    neyin nesi ?       tamam         sadece jeneriği değiştirerek   apartıyorsunuz yarışmaları    gavurcuklardan           lakin onların yemekleri   bizimkiler gibi mi ayol ?    adamlar sadece haşlama yiyorlar    sağlık için         buharlı pişirme yok,     sepette pişirme felan           iyice kafayı bozmuşlar, her ne kadar bu       onları korktukları hastalıklardan koruyamasa da

ee     şimdi o tatsız yemekleri   ben de yesem     her gittiğim evde derim     beğenmedim diye

beğenmemek    yarışma kuralı olabilir     ama kimin için ?        ebeveynine ismiyle hitab eden,     18 ine gelince evden resmen atılan ,    içki ve uyuşturucuyla yaşayan    ve istisnasız     herkesin psikoloğu olan ecnebiler mi ? yoksa;    büyüklerine bırak hitabı   , severek el öpen,       hayır duasını almadan      yola koyulmayan, bütün çabalara rağmen     bozulmamakta inat eden   milletim mi ?



anlamadığım şeyse;    agopun kör kazı gibi,   yut yut ,   sonra       ayy hiç beğenmedim de       emin ol beğensen belki daha fazla izleneceksin

sonra ne o  ?   arkadan çekiştirmek , yüzüne gülüp de       yarışmanın formatı   der gibisiniz        lakin dedikodu ne zaman,     meşru kabul edildi de     reyting topluyor ?         olsa olsa   fesat insanlar yükseltiyor sizin reytinginizi        ama onların kat kat fazlası     nefret ediyor yaptığınızdan emin olun

yok yok bünyeye uymuyorsunuz;   siz de       yaptığınız yarışmalar da    ramazan programları da         en iyisi siz gidin,    o çok beğendiğiniz memleketlerde    yere göğe koyamadığınız       gavurcuklar arasında yaşayın lakin    beliniz bükülüp     huzurevi yolu göründüğünde    sakın ola canım türkiyem naralarıyla koşmayın buraya

                             sakın !

25 Ağustos 2010 Çarşamba

ring ring

       her şey    sıcak bir yaz günü    çalan telefonla başladı



eşime telefonda, bayan su arıtma cihazı    tanıtıma gelmek istediğini   söylüyordu     almasak da,  toplantı yaptığı için,    prim alacağından bahsedince,   hayır demek imkansız oldu     ahh     bayanların ricasını erkekler kıramıyor maalesef      hele goncam gibi,    hayır kelimesini yılda iki defa kullanan biriyse  (erkekim o hayırları da bana kullanıyor maalesef )

akşam 10 gibi randevusu,   11 de gerçekleşti    geç saatte gelmeleri hataydı zaten     tanıtım yaptılar   suyun sertliğini cihazla felan ölçtüler ;   tabiiki onların getirdiği su,   en temiz ve en yumuşak çıktı       sonra suyun içine elektrot koyup,   fişe taktılar     bizim kullandığımız su ve musluk suyu simsiyah oldu      onlarınki hiç değişmedi pırıl pırıl



4 sene önce    amwayi tanıtıyor ve ciddiye alıyordum      hatta firmanın verdiği seminerlere katıldım     cilt bakım uzmanlığı sertifikası aldım     aldığım eğitimlerden biri de, su arıtma cihazıyla ilgiliydi ;   suyun renginin değişmesinin sebebi     aslında sudaki mikroplar değil ,içindeki kalsiyum ve minerallerdir     ama halkımız  ; ay bu pis suyumu içiyoruz ? diyor ve hemen  arıtmayı alıyorlar      kendi arıttıkları su siyahlamıyor  çünkü   ölü su içinde ne mineral kalmış    ne vitamin      sadece posa          bunu eğitimde öğrenmesem,   o görüntü karşısında hemen alırdım

ee   şimdi bunu biliyorken ve zaten evde    kullanmadığım arıtmam varken,    ne demeli de kırmadan göndermeli ?    okka iletişim semineri aldın neval,    hadi bakalım dedim ve ümitli bakan yüzlerine döndüm ;

-ee    bizim arıtmamız var zaten

-niye kullanmıyorsunuz ?

-su kurbağası    oğlumuz tadını beğenmedi ,biz de tüp suya geçtik


-ama bakın beğenecek bunu

hay yarebbim !   koleksiyon yapıcam sanki   eşim başka yol denedi ;

-şu an alamayız

-ne zaman isterseniz,  o zaman başlasın taksitler    ( yanlış yanlış alıcıyı sıkıştırma )



ümitli bekleyiş       ikna olduk sanıyorlar ,   kırmadan   göndermeye çalışıyoruz halbuki

ısrar    ısrar     hani almasak da olurdu  ?      bu ısrar niye ?       ya eğitimleri yanlış ya da uygulamıyorlar     bunlar bizi sıkıştırdı durdu,  baktım olmayacak,    o yaptığınız teste inanmıyorum dedim     zavallılar afalladı    izah edince hakaret etmişim gibi tavırlar,   en sonunda açıkça gözlerinin içine baka baka    mümkün değil almayacağım dedim     sakız gibiler mübarek      o zaman çocuk sinirli hareketlerle ajandasını açtı;   dönüp lütfeder gibi, referans dedi     şuna bak !  densiz  !  sanki ona isim,  adres vermeye mecburmuşum gibi  

demek ki almayıp da yardımcı olmak adına, verenler var       lakin bu tavırla asla,   gel de dik dik bakarak referans felan yok !   deme       dedim



bunu niye anlattım   ?   hava atmak için  ?  değil     yazacak şey bulamadığım için mi ?   hiç değil    anneme süpürge alacak olduk, benimkinden      kimden alalım ?      goncam bütün saflığıyla su arıtmacılardan dedi   zavallım, kadınları hiç tanımamışsın , o tavırla hiç bişey almam ondan      ekmeğiyle oynamak olmasa,   şikayet bile edicem dedim        merkez büroyu aradık       kibar bir bey geldi, satışı yaptı    nekka kolay    çekişme yok     küçük hesaplar yok 

toplumsal ilişkilerde    kibarım ve karşımdakinin hakkını çiğnememeye     özeline girmemeye çalışırım karşımdakinden de,   aynı saygıyı beklerim   eğer bilerek üzdüğüne inanırsam,    onu üzene kadar uğraşırım dedim ya ;    ateş burcuyum       sevinci ve üzüntüyü uç noktalarda yaşıyorum



                    peki bundan memnunmuyum ?      hayır       değişmeye çalışıyormuyum ?     asla

24 Ağustos 2010 Salı

ahh gurbet

ahhh gurbet başlıyor  artık



kızım ankaraya gidiyor       özel  bir üniversiteyi burslu kazandı  boncuğum        artık misafir o bizim evde  öğrendiğimden beri    sevinemiyorum bir türlü          artık tatillerde misafir gibi gelip gidecek       boncuğumu 7. sınıftan beri      üniversiteyi kazanması için    motive ediyorduk      çok çalıştı bunun için         mevlam herkese emeğinin hayırlı karşılığını versin inş.
ne kadar   çabuk geçti yıllar       yavru kuşum yuvadan uçma hazırlığında 
hani bazen bişey olur ;   üzülürsünüz derinden   ama belli etmezsiniz,   yutkunamazsınız    bir  türlü doğru düzgün      gırtlağınızda kocaman bir yumru vardır çünkü       işte  bugün hep böyle dolaştım           ne zaman yumuşayıp     nefes alabilmeme izin verecek acaba ?
aklıma geliyor ;    kayınvalidemde   biz evlenip istanbula yerleşince     böyle içi yandı mı acaba ?     galiba     çünkü  dönüşlerde hep ağlardı      ne zaman 15 yıl oldu ,   o zaman kurudu gözyaşları     etme bulma dünyası işte teyyare  zırıltıyı kes  bakalım  !
eyvahh     ya boncuğum annesi gibi yaparsa ?     eşini son sınıfta oradan seçerse bizde mi ayrılık acısı çekeceğiz ?



ben de çok oluyorum yahu     daha yeni belli oldu  ;  kızı gönderdim    okulu bitirdi de evlendirdim   hemen    böyleyim  zaten ;    hemen komplo teorileri üretirim         ev ahalisinden birisi     geç gelip,   haber vermese  hemen paniklerim       camdan kapıdan içeri giremem      biraz daha gelmezlerse,   hastaneleri aramaya başlarım     okka paniğim

kızsammı ?      boğaziçine puanı yetiyordu  istemedi      sevinsemmi  ?  istediği okulu kazandı       bilmiyorum galiba biz ne kadar söylesek boş,    kendi yanlışlarını yapa yapa    doğruyu öğrenecekler



minik kedimin  miyav miyav gelip,   kendini  sevdirmesine,    hamster gibi  bütün gün   adeta yatağında yaşamasına       ne kadar alıştık yarebbim     hep soframızda onu arayacak gözlerimiz


     aman Allahım      nasıl nasıl    alışacağım ?

23 Ağustos 2010 Pazartesi

ayy      ömrüm bitti    bu çocuklara yalvarmaktan ;



-kızım bakırköye gidersen   kitapçıya da uğrayıver
-ama anne taşıyamam şimdi onları
-ne var canım bir kere de taşı  ben seni az taşımadım  ;  9 ay + 24 ay  hesapla bakalım

bir de  ergenim var ;


-oğlum hadi sofraya gel   ( oruç tutamıyor günde 4 sefer insülin vurulduğu için  )
-hadi oğlum kalk kahvatıya
-bilgisayardan ne zaman kalkacaksın  ?   benim de işim var orda (  şu metin 2 yi kim icat ettiyse koparacam kafasını he )

koca çocuk da var oy oy ;
-bayramda çoruma gitmesek   ?
-olsun bayram farklı
-nesi farklı ya ?    herkesi gördük işte
-senin ailen olsaydı uzakta böyle dermiydin ?  ( demagoji iş başında )



şimdi bir de  yüzme derslerimiz çıktı       tutturdu gitmem diye     içim bitti yalvarmaktan

 bir de yaz okulu kavgamız oldu; gitsin de biraz bilgisayardan uzaklaşsın diye

yüzmeye,   okul zamanı da devam etmesini istiyorum  kafamda kırk tilki dolaşıyor    nasıl ikna edicem diye
böyle zamanlarda  ;    bazen höt diyebilen bir babaları olmasını istiyorum    ama o babanın bana da    höt diyebileceğini düşünüp hemen vazgeçiyorum



bu ne ya  ?     3 -5 yaş hayır deme zamanı      ee    bir de  birkaç yıl süren ergenlikleri var     ne zaman laf dinleme  moduna girecek böceklerim ?       yok yok     ömrüm yetmiycek anladım   tek tesellim başlarına geldiğinde    neler çektiğimi    anlamaları   

anneme sormam lazım       o da bize böyle içi kopana kadar yalvarıyormuydu ?

22 Ağustos 2010 Pazar

bir sahur postu

gündüz yeni doğmuş bebeler gibi 3 saat uyursan
böyle apır sapır rüyalar görüverirsin;

rüyamda başbakan     ve    muhalafet lideri ( hani şu karikatürlerde kurbağa kermite benzettikleri ) iftara gelecekmiş      ( ne alaka ya  )            üstüm açık mı yattım ?    ( tabiiki bu sıcakta nasıl yatılır ki ?)

işte habire mercimek çorbası yapmaya çalışıyorum      onlar da karşılıklı oturmuş       tayyip habire ikna etmeye uğraşıyor     EVET    demeye       öbürü de itiraz ediyor          başbakana dönüp ne desem beğenirsiniz ?       aman boşver     ikna edemezsin onu         o zaten alevi ; gözü iktidarda     geçime gönlü yokki            işte böyle rüyalar görürsün
akşam da  zombi gibi dikilir      post üstüne post yazarsın       hatta evde foto avına çıkarsın

işte bizim evden kış hazırlıkları  ;


        amuda kalkmış güzeller           bu da saatli bomba ;



ya da zulam ;



bukka teşhircilik yeter   biraz da kültür ;



iğrenç ötesi        vampir kitabı yazıcam diye   bu kadar zorlanmazki insan

not:      ayrıca bu davulcular ya çalmayı bilmiyor ya da     benim  hala oynayasım var

21 Ağustos 2010 Cumartesi

düşün artık bu milleti yakasından  !

yıllarca dıştan imf si   ,    yaptırımlarıyla alenen uğraştınız   çıkar ortaklığı kurduğunuz medyayla yabancı dizileri seyrettirerek   özellikle genç dimağlarda   ahlaki erozyona sebep oldunuz

nedense bu filmlerin yapımcı şirketleri de    hep yahudi kökenli        kendi toplum hayatlarında sıkı kurallara tabi olan yahudiler    inanışları ve amaçları gereği      diğer insanları kendilerine hizmetçi olarak görüyor ve büyük ortadoğu planı çerçevesinde     yıllarca toplumu birarada tutan değerlere ve ahlakı yıkmaya yönelik    yayınlar hazırlıyor

tek amacı da büyük ortadoğu planı adı altında tek dünya devleti kurmak    Türkiye de ise planlarına dur diyen bir hükümet olduğu için,  şu anki sorunların hepsinde onların parmağı olduğunu düşünüyorum        Allah hainlere fırsat vermesin



şu günlerde      israilin şifresi diye bir kitap okuyorum ( belli oluyor değil mi ?)         ve bişeyleri farketmek isteyen insanları     böyle yayınlara davet ediyorum

20 Ağustos 2010 Cuma

ah bebeğim neden bu kadar hırçınsın ?    sadece bir kişiye ?         ne istiyorsun neden bu kadar yargılayıcısın ?




ve bu tavırla     hiçbir sonuca   ulaşamazsın      eller belde     hırçınlıkla ağzından fırlarken sözler     gözümün önünden geçiyor senin hallerin ;      bebekliğin,   badi badi yürüyüşün,   bıcır bıcır kelimelerin,     yaramazlıkların   
o zaman     daha bir zoruma gidiyor sanki     sözlerin daha bir acıtıyor kalbimi    dilim varmıyor acı söz söylemeye       biliyorum ki en fazla üzüntü     yine hesabıma düşecek       ama ahh    ama ne olur ara ver      biraz      sana karşı ne kadar savunmasızım    görmüyormusun ?



ne kadar arıyorum     dünyayla tek bağlantınız olduğum zamanı      o zaman değil eleştiri    gözlerin parlardı görünce     seni bırakıp deşarj olmaya gittiğim zamalarda     boynun bükülüverirdi     oysa şimdi en acımasız eleştirmenim sensin      yoruldum kızım konuşan sensin     ama yorulan benim kalbim     savaşlarda bile ateşkes zamanları olur      ne olur ara ver biraz     yaralarımı sarayım


  

               küçük serçem        ne olur ?

dans raks oynaks ?

haydi bakalım     biraz da şaşırtalım  ;



                                                                                                                kimler oynadı bakiim ?   hadi hadi
   e canım hep ciddi takıl oluyormu   ?     sıcaklarda cıvıyıverdim  bak     ya da gençlerle birarada olmaktan  böyle oldu      ya da trakyalı  damarım tuttu  (  roman değiliz şükür ama  kapı gıcırtısına da oynarız bazen )        e  bir de kadın olmak var işte
şaka bir yana en son ne zaman oynadığımı hatırlamıyorum       ( tatildeki club dansı saymıyoruz tabii  o ölmeden önce yapmam gereken    100 şeyden biriydi sadece  )
önceden 10 sene felan önce deşarj zamanlarım vardı      içimden bir oynamak gelirdi yarebbim       nerden gelmişse eve bir harem kasedi vardı      ( harem deyince akla kıvırmanın alası gelir tabii )      onu takardım teybe  salla gitsin  of of         bir de utanırdım da evde kimse yokken olucak illa     bir kere eşime yakalandım da  ;  bizim hanımın içine kurt kaçmış demişti.         kapandığımdan bu yana  hiç bir toplulukta oynamadım         içindeki kurdu çıkarmak için oynamak başka        meşru hale getirmek başka       hele başında eşarpla oynamak çok başka
  dedim ya  o bir bayrak ve    biz onu taktığımızda  davranışlarımız da ona göre olmalı
evlenirken özellikle kına gecesi istememiştim  çünkü trakyalı olarak en ağırbaşlı toplantıyı bile kadınlar matinesine çevirebilme becerisine sahibiz


bak şimdi şu mübarek ramazanda yazdığım posta   ilk on günde cıvıdım yahu   ne diyem ?  mevlam sonumu hayır etsin

17 Ağustos 2010 Salı

bu da başka yıldönümü

bazı kötü anılar vardır vargücünüzle unutmak istersiniz  istisnasız her anımsadığınızda içiniz ürperir hemen avizeye bakarsınız

17 ağustos içimize hiç dinmeyen bir korku bıraktı       her şeyden kaçabileceğimizi ama ALLAH tan asla kaçamayacağımızı öğrendik



ALLAH  korkusunu tattı koca bir şehrin büyük küçük her bir ferdi       uzun müddet sokakta arabada yattık komşularla sanki   neşesiz bir piknikte gibiydik      gece sarsıldık ya ;    gündüz olmayacakmış gibi   beyler işe hanımlar eve çıkar      eksik kalan uykumuzu tamamlar      hayatımıza devam etmeye çalışırdık   her bir kıpırtıda yüreğimiz titreyerek

 ahh        akşam olduğunda  asıl panik o zaman başlardı        yemek yedikten sonra camdan battaniyesini alanların soluğu boş arsada almasını,     evlerin ışıklarının bir bir sönmesini izlerken      çaresiz biz de inerdik çoluk çocuk          ertesi akşam inmeyiz artık diye karar vererekten          ahh ama o korku benzemiyor hiç bir şeye  unutturuyordu   kendinden başka her bir sözü



çaresiz piknik akşamlarında,     iflah olmaz bünyelerin ziftlendiğini de    gördük beraberce ve şükrettik halimize
 uzun müddet   o sıcaklarda günlük kıyafetlerimizle girdik    yataklara       kuş uykusuna yattık

deprem bizden ne aldı ?        oğlumu şu an için      başka bir tedavi bulunana kadar,    ömür boyu insüline mahkum etti           insan kimseyi evlat acısıyla terbiye etmesin          Allah affetsin isyana bir milim kalmıştı  mevlam esirgedi          şimdi hamdediyorum derdimize       ya dermansız hastalık olsaydı diye



deprem bizden     yeni aldığımız evimizi aldı    sonra çok şükrettim içinde olmadığımıza       o muhitte ağır hasarlı olup yıkılma kararı alınan tek binaydı       ve hem kirada oturuyor hem de bir maaşla    kredi borcunu ödemeye çalışıyorduk        dedim ya  defalarca teklif etmesine rağmen,     babam da dahil kimseye mihnet etmedim         evimizi yıktıklarında çok üzüldüm         üzüntüden ellerimde vitiligo hastalığı çıktı tedavisi şu an için yok

biz nakıs cahil kullar      mevlanın takdirine neden rıza göstermeyiz ?         o niye öyle  şu niye böyle oldu diye paralarız ki kendimizi ?         elimizdeki gitti diye üzülürken devlet bize daha güzelini verdi      hiç ummadığımız halde            o sene ayrıca yazlık sahibi olduk       tatile denize gitmeye başladık      hem de araba aldık

inanın    nasıl olduğunu hala anlamış değilim         tamamen mevlamın lütfuyla ve duayla       bazı şerler aslında hayırdır ama biz bilmiyoruz        başımıza gelince ah vah ediveriyoruz



hala deprem riski var   dünyanın  her yerinde       bir kitapta okumuştum ; dünyanın sonunun başlangıcı diye bir zaman var       o zaman  her gün dünyanın bir yeri sallanacakmış       şimdi de öyle değil mi  zaten ?  haberlerde her gün bir yerlerin sallandığını duymuyormuyuz ?

dünyanın sonu gelmiş ne uğraşıp duruyoruz  birbirimizle ?    ne kavgalaşıyoruz hayatla ?     yiyeceğimiz bir lokma ekmek   ama şöyle olsun böyle olsun diye ne kadar özeniyoruz  farklı bir şeyler yapmak adına ?

ve siz       çok okumuş deprem profları    ;   zavallı üzmez  prof u  istanbulda deprem olmaz dediğinde ne kadar üzdünüz             türkiyenin gözbebeği istanbulda deprem olacak yaygaralarını bırakın artık    !        kendi kesenizi doldurmak için insanların korkularını alevlendirmeyi bırakın artık ! 


birde bakmışsınız   size özel bir  deprem oluverir      kendi küçük kıyametiniz kopuverir  !

16 Ağustos 2010 Pazartesi

dememişmiydim ; tekin değilim

ah bir de nasıl şom ağızlıyım ?   ya da ermiş ?
yoruma bağlı tabii


bir şey geliraklıma yoktan yere        alakasız bir şey    7 sene önce durduk yerde dedim ki;      ne güzel hiç hastane yüzü görmedim ,doğumlarda bile         ertesi günü evet tam ertesi günü bir sancı hastaneye zor yetiştik safra kesesi patlamak üzereymiş         alıverdi hemen doktorcuklar
geçen sene birisi hemoroid muayenesinin zorluğundan bahsediyordu,           gülüşüyorduk  en çok gülen kimdi   acaba ?
herhalde bir ay sonra    aynı dertten ameliyat olan şahıs

iyi şeyler de var şüphesiz       bir gün stajdayız    yandık        dedim ki ;   şimdi kapı açılsa şöyle buz gibi kola gelse içinde     limon dilimleri felan  cümlenin noktasını bitirmiştim ki           kapı açıldı  büronun ofisboyu tepside buzlu kolalarla girmezmi ?      herkes şimşek gibi baktı   ,biraz da uzaklaştı çaktırmadan       ama en çok şaşıran  da ben         erdin kesin felan diyorlar        eşref saati kaçmadan bir kaç dua mırıldanıyorum sessizce        derken biri dediki   (nankör )  ;     ama limon yok ,     tam o sırada çocuk    aa limonları getirmeyi unutmuşum diye dalıverdi                  ehhh     ne kadar kabarık kabarık olduğumu tahmin ediverin artık

annemden miras kalan huzursuzluk ;       ne zaman rüyamda bulanık çamurlu su görsem    istisnasız yoğun üzüntü çekerim,      kahırlı bir olayla karşılaşırım


oğlum üçbuçuk yaşında           bir gece küçük bir ada gördüm uzakta         iki gün sonra şeker teşhisiyle cerrahpaşaya kaldırıldık ve         odamızın camından kendimi o adaya bakarken buldum

altıncı hissim kuvvetli biraz     bazen hissediyorum     insanlardaki yamukluğu ve uzak duruyorum
bir şeyi çok isteyip de gerçekleşmemesi nadirdir     deneyin göreceksiniz siz de     isteyen çekim yasası desin     ihsan diyorum

bazen aniden öyle kızgınlık olur goncamla ,   ortada birşey yok     ama elimdeki cam eşya kırılır    zınnk     sinir kalmaz bizde
bir bayramda    ismicismilazımdeğilhaspam      nasıl bakıyor biz üç kardeşe,      ne konuşuyorlar ?      diye     az sonra üçümüzdede bir baş ağrısı,     kalktık        eve gidiyoruz annem okuyor    habire         biraz azalıyor sonra başlıyor yine        gelince goncam hap getirmeye gitti,     bardağı yavaşça koydu masaya     bardak tık dedi çatladı      anında kalktım oturdum hiçbirşey kalmadı

istemediğim bir olay olur      ya da bir şey alırlar        kendimi soyutlarım ondan       istemememin mantıklı nedeni varsa  istisnasız            alınan şeyin başına birşey gelir  ya da olayın hayırsızlığı belli olur

aman Allahım yoksa ben cadımıyım da   haberim yok ?    tamam annem bazen cadı derdi kızdığında ama hiç ciddiye almamıştım              ya gerçekse   ?



                                                               AMAN ALLAHIM !

15 Ağustos 2010 Pazar

zor günler

bir haftadır,   boncuk kızımız bize haklı    bir gurur yaşatıyor     sağolsun       iyi bir a. lisesinden sonra, çok çok çalışarak da tabii, malum sınavda iyi bir sonuç elde etti sincabım



gerçekten sincap gibi benim kızım ;     bazen haşarı, bazen muzır    ,bazen de beni sev diyen bakışlarıyla, sıskacık        şimdiyse tercih yapmaya çalışıyoruz ;     onun istekleriyle, bizimkiler pek örtüşmese de      orta yolu bulacağımıza inanıyorum      iftihar ediyoruz çünkü ;    önde gelen üniversitelerden davet mektupları geliyor        sbs yollarında olan oğlumuz da bize bu sevinci yaşatır inş.

bir kere daha anladıkki  ;  kızım tam babası gibi , kafasına taktı mı , adeta sabit fikir oluyor, zor vazgeçiyor  çok çalıştı mevlam ona ve cümlesine karşılığını verir inş.


minik erkekim  ise kolay gaza geliyor   lakin ivmesi düşük biraz   kime çektiyse ?
haliyle üniversitelerin tanıtım günlerine katılıyoruz , öyle imkanları var ki ;       yan dersler alarak bir üniversite okurken iki diploma alabiliyorsun ,       yurtdışı imkanları hep var  sosyal imkanlar , burslar        ahhh şimdi okumak varmış       20  yıl önce değil
iyi bir üniversite için de   iyi bir anadolu lisesi şart        düz liseyle ünv. kazanan hiç mi yok ?         sorun bakalım diğerlerinin kaç katı çalışmışlar ?            ya da açıkta kalmamak adına hangi bölüme razı olmuşlar  ?

yarın semt pazarı var      sadece meyva ve kuruyemiş almaya gitsem de,    sosyalleşiyorum   bir anlamda    çünkü pazarımız küçük    ve siteden tanıdıklar felan derken,    en kısa pazar macerası yarım saati buluyor     bir de dilenciler mafyası olmasa
.

     istisnasız her hafta meyvacıda ikisi yakalıyor       birisi ısrarla meyva istiyor    diğeri para.       geçenlerde omzuma dokunmaya bile cüret etti,      hayır çingene biliyorum;        meymenetsiz suratlı ve senelerdir hep aynı tipler            bir gün dalacam birine de,     mafyayla derde girecek başım okka yani         zabıtalar nasıl müsaade ediyor     anlamadım

postu daha önce yazmıştım  artık nereyi kazandığı belli oldu ;  istediği yeri yüksek başarı bursuyla kazandı maşaAllah . üzüntümüz ise ankarada okuyacak olması   halbuki boğaziçini silmeseydi tercihlerinden  istanbulda kalacaktı    o sevinçten uçarken  biz babasıyla gözgöze gelip  boynumuzu büküveriyoruz 
tek tesellimiz istediği yer olması ve bu yola adım attığımızdan itibaren hayırlısını dilemiş   istemiş olmamız  ve tevekkül etmemiz 
demek hayırlısı buymuş  ;  eyvah   !     bana yine hasret var     eyvah  !       bana yine esmer günler

14 Ağustos 2010 Cumartesi

hişt hişt baksana sen !

tesettür kurallarını keyiflerine göre esneterek   laçkalaştıran bayanlar  !


oy birliğiyle karar verilmiştir  ;

kapanma şeklinizin           islamiyetin öngördüğü kurallarla  ilgisi yoktur   ya      dikkat çekmek için      ( gotik ya da emo    kızlar gibi )     ya da      erkek arkadaş açlığı çektiğiniz için    böyle davranıyorsunuz

    

eğer farklı gerekçeleriniz varsa    onları burada  yayınlamaktan çekinmeyeceğim

ama lütfen !    başınızda taşıdığınız  ;     kıyafetinizle kombinlediğiniz    renkli bir bez parçası değil     severek taşıdığımız    bayrağımızdır             onu emellerinize alet etmeyin !