30 Eylül 2010 Perşembe

hey blogcan

bir insan        niye blog yazar ?

birşeyleri paylaşmak için           niyete göre değişir  bu paylaşım          bazen yeni aldığın cicileri paylaşmak istersin               bazen taşıdığın dertleri                 hani belki azalır diye



bazısı göstermek ister   kıyafetlerini takılarını            dış süslerini kısacası          bilmezki      alışverişkoliğim diye hava atarken         içinin boşluğunu      dışını donatarak kapatmaya uğraştığını                  bloguyla da bunu cümle aleme belli ettiğini           kart borcu  tavan yapsa da kime  ne ?



ahh      bir de kendini     pek bir zevkli sanan     tasarımcılar vardır                  eş      dostun pohpohuyla     iyice coşmuş      isim yapmış     iyi kötü satış yapan              vakti zamanında       babasının bilmemnerden arkadaşının tavsiyesiyle      girdiği işi referans gösteren   bakarım bakarım da  eserinin  güzelliğini göremem bir türlü     ne hikmetse



hatun çook iyidir ya       blogculukta ablalık bile yapar                halbuki  ilklerden olmaktan       kendini iyi pazarlamaktan başka numarası yoktur            kendisini eleştirmek mi ?          aman yarebbim   !    hemen kıskanç damgası yersiniz            çulu çaputu fazla      ya da  bayramlarda her zaman        gavuristana kaçıyor ya da        içki sofralarına konuk  oluşu kıskanılır mı  ?          bilemem



kimisi   günlük niyetine kullanır            yaşadıkları güldükleri  iz bıraksın hayatında diye             unutup gitmesin küçük mutlulukları       ya da sebepsiz  kuruntularına              sonradan gülüp geçebilsin diye

bazısı da yanılıp da sayfasına düşmüş izleyicisi varsa  zırvalar da zırvalar  bugün ne saçmalayacak diye okuduklarından habersiz    dinleyen bulmuş ya paranoyasını 

çoğu da    arkadaşlık için dalar aleme            zaten face twitt hepsi vardır             günlük monotonluktan    bir nebze kurtulmak için          hayata renk katmak için girer nete



kimisi de sataşıktır zaten               etrafı bitmiştir de        azıcık da başkalarını sinir edeyim diye yazar  başkalarının mutluluk kokan karelerini       çekemez bünyesi illa ısırır                  kendisinin tatmadığını tadanlara gıcıktır            o yüzden gıcık eder milleti              budur belki de yaratılış gayesi ; sabır sınamak



bir kısmı da    kibarcası sökülmüştür de             pörtlemiş yerden dökülenleri yazar          küfürler      ahlaksızlığı normal göstermeye çalışan yazılar 

ahh          bir de zevk için yazanlar                iyisiniz de lütfedin yorumlara ,iki satır cevap yazsanız        sizi insan yerine koyup      iki satır yazana          birşeyler söylemek için        illa soru mu sorması lazım ? evine gelen misafire hatır sormazmısın yoksa  ?



yorum önemli değilse      cevap yazacak kadar  hayatınızda           izleyiciler penceresini        hatta yorum butonunu kaldırıverin        please




                                                                                                            fotolar netten alıntıdır

29 Eylül 2010 Çarşamba

oku teyyare


teklif ; romantik kitaplardan hoşlananlar için bulunmaz hint kumaşlarından biri          modern bir erkek sindrella romanı
tabiiki      romantik teyyare sevdi bunu



koridor yayınları        georgette heyerin romanlarını yeniden basmaya başladı         yazarın romanları günümüzün romanlarına kıyasla      daha bir kibar            olaylar sürükleyici şekilde gelişiyor     demekki neymiş ?       bayağılaşmadan da aşk romanı yazılabiliyormuş



tutku ; tam tersi       adını yansıtıyor          üç kızkardeşin hikayelerini anlatan seri romanın ilki         yer yer romantizm tavan yapıyor



sabır ; tutkunun devam kitabı            ikinci kızkardeşin hikayesi anlatılsa da zamanla çirkinleşen bir konuya sahip              sırf yarım bırakmayayım diye okuduğum kitap



yanılıp da aldığım tamamen gençlik kitabı            kahramanımız genç bayan tam dibe vurduğu anda sevgilisine kavuşuyor          herhalde yani           mutlu son



cadı ölüsü ;claire harrisonun 12 kitaplık serisinden          bu seriyi ilk kitaptan itibaren hevesle takip ediyorum  ayrıca      true blood isimli dizisi de     internette gösteriliyor



kan sözü ; bu da seri kitabı anlayabilmek için ilk kitaptan başlamak gerekiyor      diğer vampir kitaplarından sürükleyiciliği ile ayrılıyor 

   son iki kitap hariç      fasa fiso  kitaplar

28 Eylül 2010 Salı

hastane meconları

hastaneye zevk için giden varmıdır ki ?


     
saçma soru oldu bu şimdi              oraya muhakkak derdi ya da şüphesi olan gider              ama üzücü hastane geçmişi olanlar içinse      bu ziyaretler daha da   zor gelir
oğlumdan sonra,     her an yeni bir hastalık korkusuyla yaşıyorum            eşimin mide ağrıları panikletiyor beni  elimden gelse     itekleye itekleye doktora götüreceğim            hatta endoskopiye sokuvereceğim hemen  aklına getirmek bile dua sayılıyormuş             düpedüz aklından geçeni kapısında bulan şom ağızlı zat ı şahaneleri içinse      tam anlamıyla öd kopartıcı

iki gündür   cerrahpaşa yollarını arşınlarken     dikkatimi çeken      sadece beklenen kuyruklar değil     hastane hiyerarşisiydi            proflar tartışmasız kral                çıkmayan raporumu beklerken     sadece adını fısıldamam      sekreter hanımın stenosuna      ayrı bir hız kattı

kendileri      aynı zamanda kuyrukların     beklemeyen üyesi                tabii onlara kızamıyorsun da
       hastane kışlaysa        onlarda komutanları                   sonuçları göstermek için gittiğimde     asistanların hocalarının karşısında       süt dökmüş kedi gibi dizildiklerini gördüğümde   acıyıverdim            tıbbı kazanıcam diye göbeğini çatlat              koskoca 6 sene oku doktor ol           gene de elpençe dur adamın karşısında



bazıları hiç benzemese de    prof ağaya genelde anlarsınız yürüyüşlerinden     tepelerden bakmalarından  öğrencileriyle lütfen konuşmalarından               yanılıp da soru sorsanız cevap bile vermezler ,        olduğunuz tarafa bakmayınca        insan kendini görünmez adam felan sanıyor                 kendi doktoruma yetişemeyince  kralı   pardon yöneticisi olduğu  servise gidip     yardım istedim              bu yüzden  prof gibi görünmeyen yürümeyen,    hatta giyinmeyen adamı    hademe sandım           sorusunu duymazdan geldim ve sürpriz ; hıncını o da ekstra bekleterek aldı tabii               demek ki onların da bir bildiği var           burunları havada olmayınca tipleri hademeliğe mi     müsait  ne ?

bir hocayla muhatap olma      sorularınıza cevap alma şansınız   muayenesinden geçiyor tabiiki           hatta aynı şakaya gülüp      kahkaha attırma şansınız bile var            biz bizim hocaya emir büyük yerdenle havale olmuştuk                     muayenehanesine gitmemize rağmen  muhabbet sıfırdı

ama sıkı durun            bugün asık yüzlü profa kahkaha attırdım telefonda           iki tezim var  ;



ya        ayaklarına masaj yapan asistanı gıdıkladı               ya da     komik bir kadınım





                                                                                                                                   fotolar netten alıntıdır 


                                                                                                              
bazen kahkaha gözlerde başlar,



mutluysan  ;  bulaşıcıdır        gülmek için bahane ararsın  
ön dişleri olmayan aşkına gıcık dedirtmeye uğraşırsın
belki de seni  güldürmek için  tekrar tekrar söyler sızlayan nefsine inat
bazen de kahkaha zorlamadır      yağmur bulutlarıyla yüklü 

26 Eylül 2010 Pazar

serhoşş

ağzıma hiç içki koymadım      elhamdülillah



ama içenler      tadının güzel olmadığını söylüyor           boğazı yaktığından bahsediyorlar      o zaman niye içerler ki bu zıkkımı ?    yerine misli misli güzel tat varken ?

neden peki ?         kendini alkolle boğmanın nesi cazip      ertesi günü eziyetini göze alaraktan ?     değer mi ? bir kaç saatlik unutkanlık için çekilen eziyete değer mi ?



neden alışveriş yapacak      market bulamayacağız nerdeyse ?          alkol satmayanların cirosunun düşük olması olabilir mi ?

ısrarla lise balolarına      içki sokulmasına izin veriliyor             tabii ki       yabancı filmlerdeki yılsonu balolarındaki punç özentiliği



eski türk filmlerinde     üzüntüye düşen      hep soluğu yorgonun     meyhanesinde alır istisnasız       aslan sütü içmek için tabii.

şimdilerde     malum medya dizilerinde      kadehler tokuşturuluyor  habire            gavurları boşverin ;      onlar öyle ruhsal çöküntüdeler ki      yarı sarhoş olmadan    dayanamıyorlar hayata             manevi dinamiklerin yerine        habire bir şeyler koymaya çalışıyorlar

sebep tamamen özenti      diye düşünüyorum           birilerinin özenci birilerine hizmet ediyor        çarkını döndürüyor



doğudaki     batıdaki      ortadaki   vatandaşlar     içki masasında buluşturuluyorsa     vardır elbet bir sebebi.

içkili insana      istediğinizi yaptırırsınız         herşeyi pazarlarsınız kolayca            bu     bazen şişirilmiş hesap  bazen kumar        bazen de haramdır            tabii bu sektörler hep birbirine bağlı



sarhoşlukla işlenen cinayetler       suçlar ,     yıkılan yuvalar       zedelenen güvenler mi ?       salla gitsin




resimler internetten alıntıdır

25 Eylül 2010 Cumartesi

merak

bazen insanları seyrederim       gelip geçenleri            bir yerden bir yere giderler hep                             düşünürüm ;      yüzlerindeki ifadeye bakarak      ne hissettiklerini anlamaya çalışırım          ya da o an aklından neler geçtiğini



şu düşünceli teyze       ağır aksak yürürken  neler düşünüyor acaba ?           gelini evden attı da nereye gideceğim diye mi       yanıyor içi ?            peki şu süslü mestureye ne demeli ?        üstü başı pek itinalı,   hatta ayakkabısının  tonuna kadar,     pudra pembesi renginde           acaba aceleyle yürüdüğü yollar erkek arkadaşa mı çıkıyor ?


     

ya şu kahkülü jöleyle dimdik     genç irisi ?           arkadaşlarıyla kahvede okey oynama telaşıyla mı aceleci  yoksa          hasta annesine ilaç almaya mı gidiyor ?      

her insan bir dünya değil mi ?            en yakınımızı bile ne kadar tanıyabiliyoruz ?   bize izin verdiği kadarını tabi ki            biz evimizde mutlu mesut yaşarken,   bir yerlerde birilerinin başına birşeyler geliyor         trajediler yaşanıyor              bunları sabah kahvaltımızı sakin ve acelesiz yaparken öğrenip şaşıveriyoruz   aslında ne büyük nimet     o belalardan birinin aktörü olmamak                farkındamıyız acaba ?




bu arada        tahminlerim asla çıkmaz             maalesef insanları okumada hiç iyi değilim            ayrıca asla yapmam dediğim şeyi      gene yaptım ; karslı birini işe aldım   ama ardahan belki de karstan sayılmaz  ?




                                                                                                                                   fotolar netten alıntıdır 

24 Eylül 2010 Cuma

hayatımın en way ları

sıkı bir amway kullanıcısıyım    sağlık için tabii ki         altı yıl önce alışveriş şeklimi değiştirdim       artık marketlerin    deterjan bölümünü es geçiyorum      siparişimi internetten veriyorum     kapıma kadar geliyor  üye oldum vaktiyle     satış zorunluluğu olmadığı için   sadece evimin ihtiyaçlarını alıyorum

bunlar ön planda olanlar ; temizleyici   tonik   nemlendirici üçlüsü





mavi ambalajlı ; peeling,    ufak şişe meyve özlü serum,  küçük tüpteki ise 30 koruma faktörlü nemlendirici  yazın olmazsa olmazı


bunlar da arka planda çalışanlar ;

loc u herkes bilir ;


evimizin tabanından tavanına kadar     temizliğinde kullanabileceğimiz tek ürün,    içinde silikon olduğu için camlarınızı sildiğinizde    geç tozlanmasını sağlıyor       sprey şişeye 1 ölçeğe 9 ölçek ılık su koyuyorsunuz çalkalayıp toz almada kullanıyorsunuz .     bir kova suya 2 pompa    ( kendi özel pompası var konsantre ürün çünkü )    sıktığınızda  temizliğe hazırsınız        ;ister duvarları silin kurulamadan   ,ister halınızı silin isterseniz makinaya bir pompa       cırt sıkıverin öyle yıkayın



bu da yağ çözücü ;     özel fırçasıyla ocak demirlerine ,aspiratöre sürüyorsunuz      10 dk.sonra sıcak suyun altına tutun    yağların akıp gidişini izleyin


bu da zehirsiz çamaşır suyu ;     çamaşır makinanıza bir kapak katın, çamaşırınızdaki lekeleri çıkarsın     hemde makinanızı    ( bulaşık ya da çamaşır ) temizlesin ,   lavabonuzu açsın ,   çay kaşıklarınızı ,    elbezlerinizi çaydanlıktaki kireci    temizlesin      ama sizi zehirlemeden .      sıcak suda hemen köpürüyor mis gibi oksijen kokusuyla beraber   (senihaya ve ozon tutkunlarına duyurulur )



bu elde bulaşık için  ; diğerlerinin aksine    elleri yumuşacık yapıyor egzemalılar kullansın özellikle    1 litreyi  suyla seyrelterek     7 litre elde ediyorsunuz,o kadar ekonomik

ürünlerin ortak özelliği ;    antialerjik ve bitkisel olmaları       yani hesapladığımızda piyasadaki ürünlerle aynı fiyat ta çıkıyor      amway pahalı diyenlere duyrulur ;         1 yemek kaşığını deterjandan arındırabilmek için   14 lt. su harcamamız lazım        kimsenin buna ne zamanı ne de kesesi yeter      işte bu yüzden yılda kişibaşı 1 litre  deterjan ve  çamaşır suyu içiyormuşuz      sonra da diyoruz ki  bu mel un  hastalık niye artıyor ?



    basit bir sorum var  ;     sağlık mı  ?  alışkanlıkları değiştirip  doğal ürünler kullanmak mı ?

23 Eylül 2010 Perşembe

aney

anneler başımızın tacı            yokluklarını düşünmeye bile katlanamayız          göğsümüz sıkışır    gözlerimiz dolar          şöyle bir an bile düşünmeye dayanamayız     onsuzluğu


istisnasız hepimiz severiz onları         ( tabii insanlıktan zerre nasiplenmemiş    dna sı bozuk katiller  hariç onlar öldürmeye programlanmış robotturlar sadece )

ama annelerimizle geçinebilirmiyiz acaba ?    ya da en iyi arkadaşımız onlar mı ?      hatta her gün görmeden duramıyormuyuz ?

benim annem bir melek              gerçekten  öyle           bu yaşa kadar hiç kimsenin kalbini kırdığını görmedim  bazen birisine sinirlendiğimizde bize ;  iyilik yap iyilikle karşılaşırsın derdi          düsturu budur          herkese iyi davrandığı için    hiç düşmanı yoktur



bizim için hayatı kolaylaştırmaya adamıştır kendisini          izin versek bizi oturtup hizmet eder          öyle alışmış ki maddi manevi hep vermeye  ,    biz verdiğimiz zaman  rahatsız oluyor          biz teklif etmeden de hiç bir şey istemez          sabır taşı gibi sabırlı ,anlayışlı   fedakar  ( 70 yaşında hala hepimize reçel,tarhana vs ev üretimleri yapmaya çalışıyor )

  işte böyle bir anneden sonra    kayınvalidemin  benimle her konuda aşık atmaya çalışması     şok gibi geldi bana

19 yıl aldı mazur görebilmem           eğer gelinime onun gibi yaparsam beni vursunlar       please

böyle bir annem olmasına rağmen        hiç bir zaman arkadaş olamadık        sırlarımızı paylaşmadık           bizim ailede duygular       uluorta konuşulmaz   ve belli edilmezdi hiç             hep savunmadaydık sanki        ben goncamda yaşadım kendimi ifade etmeyi      hata aramıyorum              yaradılışlarımız farklı belki de


kendim yaşamadığım için kızımla da arkadaş olamadım önceleri   neredeyse kaybediyorduk minnoşumuzu      o zaman dedim ki ; zorla da olsa öğreneceğim  kankası olmasamda ( okka da olmasın )  derdini söyleyeceği kadar yakın olmalıyım   bu sefer de pek yüz göz olduk canım

en acımasız tenkitçim oldu kendileri ; kıyafetten tut da niye öyle dedine kadar    tamam kendini ifade ediyor ama ikinci bir kaynanaya hiç ihtiyacım yok doğrusu

hem de en acımasızına



                                                                                                                                 fotolar netten alıntıdır

22 Eylül 2010 Çarşamba

bazen de

      YETER   !    diye bağırmak isterim        böceklerimin bitmeyen vızıltılarına   memnuniyetsiz suratlarına



ya Allah        deyip iki tane okkalı şamar patlatmak isterim        eşarbımdan dolayı kin güdenlere   ( hey !  sana söylüyorum ;
çapada eteklerimi çiğneyen çiçek bozuğu  suratlı      ve feribotta  çekil  bakayım deyip  dirsek atan  gençlik  özentisi  sahte sarışın ! )



sıralara  bişey sorucam deyip  kaynak yapanları  kibarca uyarmak yerine   kaşındıkları  tartışmayı  başlatmak  isterim
en yakın ww bayiine gidip  çek şurdan bir touareg  demek isterim   ödemeyi  düşünmeden  (  korkarım bunu yapıcam )


ya da önce umre diye düşünmeden      dünyanın bilmem neresine     gidivermek isterim          goncamla aniden
tvlere çıkıp,      havalı havalı  konuşarak   kalabalıkları  saçma hedeflere yönelten   güdümlü füzeleri  birbirine çarpmak  suretiyle      patlatmak  isterim
ya da ısrarla  abuk  subuk   yarışmalara ,   reyting hoplattıran   saftriklerin        kafalarını   tokuşturup   uyandırmak isterim



namazımdan  örtümden dolayı ,     yargılamak isteyen  zihniyete  hak ettiğini vermek isterim
gazetelerin üçüncü sayfalarında konuk olan  katillere  kısasa kısas uygulamak isterdim  ( sık sık )




           uzun sözün kısası ;  cadı olmak isterim  bazen yahu  !    te okka  !





                                                                                                                              fotolar netten alıntıdır          
         sevgi varsa içinde     elini uzattığında  duraksamadan uzanırsın o ele


gonca yattığı yerden uzatmış olsa bile  

hatta o el     lokum istemek için      uzanmış olsa bile

21 Eylül 2010 Salı

teyyare n ; bir ankara fıskıyesi

koltukta oturmuş       davul gibi şişmiş ayaklarıma bakıyorum  şu an      ve yağmur sonrası  sükünetini yaşıyorum

       
evet      ağladım  maalesef           her şey güzeldi         iyiydim     şakalaşıp     vedalaştık  fakat  arabaya binip       onu kaldırımda tek başına görünce  içim koptu sanki      ağlamak ne kelime   hıçkıra hıçkıra       fıskıye gibi oldum         metin anne imajını yerle bir ettim

herşey çok güzel başladı           sabah dokuz gibi yola çıktık  4 saatte ankaradaydık           meşhur  çorumlu kayınvalidem  hiç beklemediğim  bir güzellik yaptı         ve kaynımlarla  beraber  geldi     bunları hazırlamış;





sağolsun   kızımı kalabalık bir grupla gezdirdik            alışveriş felan derken  her şey iyiydi  ve hiç ağlayasım da yoktu           ama sağı solu belli olmayan teyyareyim ya         bir de işin içine annelik   girince dağıttım          işte   tek özürüm  budur




dönüşte  ağlamaya son verince  karnımızn acıktığını farkettik ( yan etkisi  herhalde )  ve buraya girdik   lakin  bu sefer  boğazımıza dizildi lokmalar


gece yolculuğu  pek bir zor olduğundan  6 saatte varabildik ancak  aynı gün gidip gelinemeyeceğini  gördük  ve kayınvalidemin  deyimiyle  imama gavur demeyi öğrendik

20 Eylül 2010 Pazartesi

bazen

  bazen hanım hanımcık olmak isterim  ;


  hani şu günlere gidip gelen    bir kucak  tarifle geri dönen


bazen   hamarat olmak isterim  ;   hatta süpersonik  kadın     öğlen kalkan  ama bir saatte   yemek   çamaşır   ütü  temizliği  bitiren     saçının fönü bile bozulmadan




her daim   bakımlı olmak isterim,     bazı günler  soğan kabuğu renginde  oje süren,   en azından kalem çeken,     8 santim topukluyla bile zarif  yürüyen          havalı bir  36 beden   (  38 e de razıyım )



çok çok becerikli olmak isterim bazen ,    adını bile söyleyemediğim  ( amigumi ? ) ama makine gibi elişi yapan  yaptıklarına  da türkan şoray kirpiği  ya da yılan güle sarıldı gibi  isimler uydurabilen


mucit olmak isterim bazen      yapılmayanı  başarmak isterim   ,   ütü yapan robot   ya da gurme yemekleri yapan  makine   gibi

bazen de düz vitesli araba kullanmak isterim      vitesleri  yağ  gibi geçirerekten (  evet o kadar hayal  )


bazen de kedi gibi munis olmak  isterim    dileklerini  mırıl mırıl  söyleyen       ateşli  burcuma  inat  sakinlik  isterim     hayatımda  bazen  frene basmak  da isterim      sevinçleri  doya  doya   yaşamak  ya da dönen başımı dinlendirmek  için

sözün   özü      ;  kutsal   hatun  olmak  isterim   galiba     erişilmez




                         cazibe hanımın      gündüz  düşlerine       hoşgeldiniz.